top of page

Cehennem ÇiçeÄŸi Oyununda Babasının Alper'e Anlattığı Masal

AliÇetinkayaİllüstrasyon.jpg

O zamanlar dünya gerçekten de bir öküzün boynuzlarında durmaktaymış ve Karanfil Kız’ın bu aşırı geliÅŸmiÅŸ iribaÅŸa söyleyecek bir çift sözü varmış.

 

Ama dur bak, en iyisi baÅŸtan baÅŸlayayım. Åžimdi bu Karanfil Kız babasını fazla görememekten ÅŸikâyetçiymiÅŸ. Çünkü adamcağız haftanın her günü, hatta bazen haftasonları bile geç saatlere kadar çalışır, eve yorgun argın dönermiÅŸ. Bir akÅŸam adam gelip de kızına, "Haydi seninle sinemaya gidelim. Baba kız, sadece ikimiz," deyince sevinçten havalara uçmuÅŸ Karanfil Kız.

 

Ne ki, iÅŸte adam eve geç vakit gelebiliyor ya, ancak gece matinesine gidebilmiÅŸler. Sinema salon da pek karanlıkmış, daha film baÅŸlamadan bir uyku basmış Karanfil Kız'ı. Usulca babasının kucağına tırmanmış, kafasını da boynuna gömmüÅŸ. Oh pek sıcak, pek rahatmış babasının kucağı da, bu ÅŸekilde filmi nasıl seyredecek?

"Mesele deÄŸil," demiÅŸ babası. "Arka tarafta, yüksekte parlak bir ışık var, görüyor musun? İşte o ışık, makinistin odasındaki projeksiyon makinesinden geliyor. Perdeye vuran görüntü ilk önce o odanın camına yansır. Ha biraz küçüktür ama istersen, keyfini bozmadan filmi oradan da takip edebilirsin. "Karanfil Kız gözlerini dikkatle o ışığa dikmiÅŸ, bir süre sonra bir bakmış, aa hakikaten de o küçücük camda rengarenk, sihirli görüntüler uçuÅŸuyor.

 

Ancak hâlâ küçük bir sorun varmış. Film yabancı bir dildeymiÅŸ. Karanfil Kız bütün çocuklar gibi kedilerin, köpeklerin, aslanların, kaplanların, fillerin, öküzlerin ve hatta çiçek ve aÄŸaçların dilini konuÅŸabiliyor ancak filmde konuÅŸulan bu dili bilmiyormuÅŸ. "O da mesele degil," demiÅŸ o gün her zamankinden daha pratik zekâlı görünen babası. "Sen filmi izle, konuÅŸulanları ben sana çeviririm.” Sonra kızına iyice sarılmış ve baÅŸlamış anlatmaya:

"Bütün çocuklar büyür; biri hariç..."

 

Olmayan Ülke'de yaÅŸayan ve büyümeyi reddeden bir haytayı konu alıyormuÅŸ film. Bu çocuk bir gün kaybettiÄŸi gölgesinin peÅŸinde koÅŸarken yaşıta bir kızla tanışmış, sonrasında da birlikte maceradan maceraya koÅŸmaya baÅŸlamışlar. Korsanlar, denizkızları, Kızılderililer, bir peri ve kocaman bir timsah... On numara bir hikâyeymiÅŸ yani. Ama iÅŸte neticede Karanfil Kız dediÄŸin el kadar çocuk; vakit geçtikçe göz kapakları ağırlaÅŸmaya baÅŸlamış. Bir noktada artık dayanamamış ve kendini, dağılan görüntülerin arasında beliren ve giderek büyüyen sarı ışığın kollarına bırakmış.

Karanfil Kız huzur dolu uykusundan uyandığında baÅŸucunda annesini, kardeÅŸini, dayısını, teyzesini, amcasını, halasını, anneannesini, babaannesini, haminnesini, sütannesini ve sivri zekâlı kuzenini görmüÅŸ. Babası hariç herkesi... "Babam nerede?" diye sorduÄŸunda, ona adamın ortadan kaybolduÄŸun söylemiÅŸler. Olacak iÅŸ mi, koskoca adam buharlaşıp uçmuÅŸ mu yani? Ne ki hiç kimsenin adamın akıbetinden haberi yok gibiymiÅŸ. Çok üzülmüÅŸ, aÄŸlamış küçük kız. Babasının niye öyle birdenbire kaybolup gittiÄŸini anlayamıyormuÅŸ. Ama ümidini de kaybetmemiÅŸ. Her an, bir yerlerden çıkacak, kendisini kucaklayıverecek diye bekliyormuÅŸ. Kendince küçük oyunlar bile geliÅŸtirmiÅŸ bu konuda. Mesela istop mu oynanıyor, top vargücüyle havaya fırlatırken, "Baba," diye bağırıyor, yere indiÄŸinde bir mucize eseri topu babasının ellerinde göreceÄŸini kuruyormuÅŸ. Ya da saklambaç oynarken, herkesi tek tek bulup sobeledikten sonra bıkıp usanmadan en olmadık kıyılar köÅŸeleri aramaya devam ediyor, arkadaÅŸları bu durumdan sıkılıp eve dönünce de, "Ortaya çık babaaa, kurtsun!" diye bağırıyormuÅŸ. Ama babasından ne bir ses geliyormuÅŸ ne bir nefes.

 

SöylemiÅŸ miydim, bu Karanfil Kız’ın sivri zekâlı bir kuzeni varmış? Bu oÄŸlan kızın durumuna çok üzülmekteymiÅŸ çünkü içten içe ona âşıkmış. Bir gün dayanamayıp Karanfil Kız’a, "Ben," demiÅŸ, "babana ne olduÄŸunu biliyorum." Gözleri büyümüÅŸ Karanfil Kız’ın. Yapışmış yakasına kuzeninin, "Söyle," demiÅŸ, "nerde babam?" - "Babanı öküz yuttu," dive cevap vermis oÄŸlan. Karanfil Kız ÅŸüpheyle bakmış ona. "Hangi öküz?". - "Hangisi olacak? Tabii ki, boynuzlarında dünyayı taşıyan," demiÅŸ sivri zekâlı kuzen. "Ayrıca onu nasıl bulabileceÄŸini de biliyorum," diye eklemiÅŸ sonra da. Böylece kızı elinden tutup bir ormana götürmüÅŸ. Kocaman aÄŸaçlar ve yabani otlarla çevrili patikalarda yürümüÅŸ yürümüÅŸler ve nihayet küçük bir derenin başına varmışlar. "Otur ÅŸuraya," demiÅŸ oÄŸlan. "Öküz burada mı?" diye sormuÅŸ Karanfil Kız çimenlerin üstüne çökerek. OÄŸlan yerden bir ÅŸey kopartıp yanına gelmiÅŸ, elindekini kıza uzatmış. "Burada." - "Bu bir mantar," demiÅŸ Karanfil Kız. "Öküz deÄŸil." - "Öküz mantarın içinde," diye cevaplamış oÄŸlan. "Bu hayatımda duyduÄŸum en saçma ÅŸey," demiÅŸ kız küçümseyici bir tavırla. "Ne yani," diye çıkışmış kuzen, "öküzün dünyayı taşıdığına inanıyorsun da bir mantarın içinde olduÄŸuna mı inanmıyorsun? Amma da aptalmışsın!" OÄŸlanlar sevdikleri kızlara böyle ÅŸeyler söyler ki, gerçek duyguları anlaşılmasın. Her neyse, onun bu sözleri Karanfil Kız'ı ne kadar etkilemiÅŸ bilinmez ama baÅŸka çaresi olmadığından mantarı alıp diÅŸlemiÅŸ ve baÅŸlamış beklemeye.

 

Agaç dallarının rüzgârda saÄŸa sola sallanışına, kuÅŸların uçuÅŸuna, derenin akışına bakmış uzun uzun. Derken agaçlardan birinin haddinden fazla düz olduÄŸunu, bir kuÅŸun havada tuhaf bir kavis çizdiÄŸini ve derenin az öncekinin tersi yönünde aktığını fark etmiÅŸ. AyaÄŸa kalkıp suyun yeni akış yönünde, derenin kenarında ilerlemeye baÅŸlamış. Bir ara arkasını dönünce, kuzeninin gülümseyerek kendisine el salladığını görmüÅŸ, o da ona aynı ÅŸekilde karşılık verip yoluna devam etmiÅŸ. Dere bir noktada, küçük bir ÅŸelaleye dönüÅŸüp tepe aÅŸağı dökülmekteymiÅŸ. Karanfil Kız büyük bir dikkatle suyun büküldüÄŸü noktaya yaklaÅŸmış ve derin bir nefes alıp kafasını aÅŸağı uzatmış. 

 

Öküzü iÅŸte o anda görmüÅŸ. Koca boynuzlarının üzerine yerleÅŸtirdiÄŸi yerküreyle arasında sadece birkaç metrelik mesafe varmış. Dilini çıkartmış, güç bela boynuzlarından sızan ÅŸelale suyunu içmeye çalışmaktaymış. "Hey sen, bana bak çabuk!" diye bağırmış Karanfil Kız. Sevimsiz bir homurtuyla karşılık vermiÅŸ ona öküz. "Sen de kimsin? Bu ne yaygara!" - "Demek dünyayı tutan öküz sensin," demiÅŸ kız. "Teknik olarak o da beni tutuyor tabii," diye cevaplamış öküz. "Çok enteresan," demiÅŸ küçük kız. "Ama niyetim felsefe tartışmak deÄŸil. Buraya babama ne olduÄŸunu öÄŸrenmeye geldim." Öküz kıçına konan sinekleri kovmak için kuyruÄŸunu sallamakla yetinmiÅŸ. "Duydun mu beni sen!" dive çıkışmış kız. "Duydum da," demiÅŸ öküz. "Seninle ilgilenmeden önce bana küçük bir iyilik yapman gerekiyor." - "NeymiÅŸ o?" - "Çok fena susadim," demiÅŸ öküz. "Åžu dünyayı birkaç dakikalığına tutarsan ben de ÅŸu ÅŸelalenin suyundan kana kana içebilirim." - "Nasıl olacak ki o iÅŸ?" diye sormuÅŸ Karanfil Kız. "Koca dünyayı ben nasıl taşıyacağım?" Öküz bu soruyu bekliyor gibiymiÅŸ zaten. "Amuda kalkmayı biliyorsun, deÄŸil mi ?" - "Çocuk oyuncağı," diyerek ellerinin üstünde havaya dikilmiÅŸ Karanfil Kız. "Ama akıllım, 'teknik olarak' ben dünyayı deÄŸil dünya beni taşıyor ÅŸu anda. Çünkü yerçekimi kanunu diye bir ÅŸey var..." - "Sen orasını merak etme," demiÅŸ öküz saklayamadığı bir heyecanla. "Sana biraz alışsın hele.

Åžimdi anlat bakalım hikâyeni."

 

Böylece Karanfil Kız amuda kalkmış bir halde, babasıyla sinemaya gittiÄŸi gece olanları anlatmış öküze. Hikâyesini bitirdikten sonra, "Ee," demiÅŸ. "Åžimdi söyle bakalım, ne oldu babama?" Derin bir soluk almış öküz. "Su kıçıma konan sinekleri görüyor musun?" - "Ne alakası var ÅŸimdi ya!" demiÅŸ sinirle Karanfil Kız. "O sinekler beni cok kaşındırır," diye devam etmiÅŸ öküz. "Bazen kuyruÄŸumu sallamak yetmez, ellerim de yok ki ÅŸöyle hatır hatır kaşınayım, ister istemez olduÄŸum yerde kıpraşırım. Böyle durumlarda dünyada sarsıntılar meydana gelir..." - "Lütfen bir an önce ne söyleyeceksen söyler misin?" diye araya girmiÅŸ Karanfil Kız. "Böyle durmak giderek zorlaşıyor. Hem sen su içmeyecek miydin?" - "Dünyayı hemen bırakmak istemiyorum," demiÅŸ öküz. "Sana biraz alışsın hele. "Karanfil Kız kaÅŸlarını çatmış. "Aklından ÅŸüphem var öküz, ama bitir bakalım hikâyeni." - "Evet," demiÅŸ öküz. "DediÄŸim gibi ben kıpırdayınca yeryüzünde bazı deÄŸiÅŸiklikler olur. Toprak atlar, kayalar devrilir ve bazen de insanların yaptığı binalar çöker." - "Deprem dediÄŸimiz olay; biliyorum," diye girmiÅŸ araya Karanfil Kız sabırsızca. Başıyla onaylamış öküz. "Bu çöken binaların altında kalan insanlar için durum hiç de iyi olmaz. Ölenler ölür, yaralananlar bazen günlerce yardım gelmesini beklerler. Böyle durumlarda büyükler, çocukları korkudan dehÅŸete düÅŸmesin diye ellerinden gelen her ÅŸeyi yaparlar.

Göçük altında kalmış bir baba örneÄŸin, kızından bulundukları karanlık odanın bir sinema salonu olduÄŸunu hayal etmesini ister. Onlarca metre uzaklıktaki ufacık bir çatlaktan sızan ışığın aslında bir projeksiyon makinesinden geldiÄŸini, ÅŸimdi dikkatle o ışığa bakıp, anlatacağı hikâyeyi bir film gibi gözünün önünde canlandırmasını söyler. Küçük kız arada düÅŸleriyle karışan bu filmi izlerken dışarıdakiler yavaÅŸ yavaÅŸ da olsa onlara yaklaÅŸmaktadır; böylece çatlaktan sızan o ışık giderek geniÅŸler ve parlaklaşır. Nihayet biri uzanıp kızı, babasının kaskatı kollarından çekip alır. Hafıza acı anıları siler, geriye hiç büyümeyen bir çocuÄŸun hikâyesi kalır."

 

Karanfil Kız ve öküz bir süre hiç konuÅŸmadan durmuÅŸlar. Nihayet Öküz, "Hazır mısın?" diye sormuÅŸ. Kız evet anlamında başını sallayınca çevik bir hareketle kendini ÅŸelalenin buz gibi sularının altına atmış. SusuzluÄŸunu giderdikten sonra yeniden kıza dönmüÅŸ. "Pekâla," demiÅŸ. "Sanırım ikimiz de istediÄŸimizi aldık. Dilersen dünyayı tekrar boynuzlarımın üstüne bırakabilirsin." Karanfil Kız yanaklarından yaÅŸlar süzülürken gülümsemiÅŸ. "Sen gerçekten çok kurnaz bir hayvansın," demiÅŸ. "Biliyorsun ki, artık bunu yapamam." iÅŸte o günden beri öküz çayırlarda hoplar zıplar ve inekleri kovalarken dünya da küçük bir kızın omuzları üzerinde dönermiÅŸ.

.

WE DELIVER 

Thanks

bottom of page